Cumhuriyetimiz; Ulu Önderimiz Atatürk’ün bizlere en büyük armağanıdır. Türk Kadınına çağdaş değerlere ulaşma ve toplumda birey olma yolunda ışık tutan, engelleri kaldıran, can damarı olan, sıkı sıkıya bağlı kalması ve korumasını gerektiren hayati bir olgudur.

Bu erdemli yol, bilhassa Türk Kadınının nerelerden gelip nerelere ulaştığının, neleri kazandığının bir göstergesidir.

Toplumu bütünleştiren, asla ayrıştırmayan, hayatın her alanında kadını ve erkeği bir arada düşünen ve bunun gerekliliğine inanan Atatürk’ümüz, 21 Mart 1923’te Adana’da yaptığı bir konuşmasında: “Daha selametle, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yol vardır. Büyük Türk Kadınını mesaimizde müşterek kılmak, hayatımızı onunla birlikte yürütmek Türk Kadınının ilmi, ahlaki, içtimai, iktisadi hayatta erkek şeriki, refiki, muavin ve destekleyicisi yapmak yoludur” demiştir. Böylece Türk Kadını, 4 Ekim 1926’da yürürlüğe giren ‘Medeni Kanun’la, toplum içinde sosyal hayatta birey olarak yerini almış; kültürel, ekonomik, siyasal alanda söz sahibi olmaya başlamış, hatta çağdaş ülke kadınlarının önüne geçmiştir.

Türk Kadını, yüzyıllardır özlemini çektiği haklarına kavuşunca bu hakların

gereğini yapmış ve cesurca birçok ilki gerçekleştirmiştir. Eğitim alanında yapılan reformlar; 1942-52 yılları arasında okul sayılarında inanılmaz artışı ortaya koymuştur. Bu on yıllık dönem içinde kız meslek okullarının sayısı 73’den 183’e yükselmiştir. Dünya çapında saygın bilim insanları Türkiye’ye akarken; gelecek vaat eden 150’si  kız 750 gencimiz; kadını peçenin ve kafesin arkasına iten ve orada bırakan zihniyetin aksine yurt dışına eğitime gönderilmiştir.

            Günümüz Türkiye’sinde bilhassa kız çocuklarımıza eğitimde fırsat eşitliği tanınmalıdır. Ancak eğitim sayesinde toplum bilinçlenecek ve aydınlanacaktır. Eğitimle, donanımla bizler haklarımızı öğrenip sahip çıkacağız. Kadın cinayetlerinin, çocuk gelinlerin, çocuk tacizlerinin önünü kesebileceğiz. Türk Kadını güçlü ve azimlidir; tarihimize baktığımızda nice cesur, efsaneleşen kadınlarımızı görürüz.

           Ülkemizin cesur kadınları Ata’larından aldıkları güçle başları dimdik yollarına devam etmişlerdir. Medeni dünyanın kadınlarından önce elde ettikleri kazanımların hakkını vermişler ve her alanda korkusuzca çalışmışlardır. Sayın Muazzez İlmiye Çığ tarihe ışık tutan çalışmalarıyla tüm dünyaya bilgilerini aktarmıştır. Sayın Türkan Saylan, cansiparane çalışmalarıyla ülkemizin tarihinde hak ettiği yerini almıştır. Nice kardelenleri kendisini minnetle anacaklardır. Bu başarılı kadınlarımızın yanı sıra 1953 yılında Ata’mızın aziz naaşının Anıtkabir’e nakli nedeniyle hükümet gerekli işlemlerin yapılması için bir kadını görevlendirmiştir; Türkiye’nin ilk kadın Tıp Profesörü Kamile Şevki Mutlu’yu. Anıtkabir inşaatının son kontrolleri de 1953 yılında yine bir kadına emanet edilmiştir. Türkiye’nin ilk kadın İnşaat Mühendisi ve aynı zamanda Başmühendis Sabiha Rıfat Gürayman tarafından yapılmıştır.

          Çağdaş Türk Kadını, elde ettiği haklarından asla vazgeçmeyecektir.Atatürk İlkelerine derinden bağlı,çağdaşlığa inanmış ve çizgisinden asla milim sapmamış bir Türk Kadını olarak, burada sizlerle birlikte olabiliyorsam bunu öncelikle Ulu Önder Atatürk’ümüze ve vatanı için savaşmış Türk halkına borçluyum.

            Hepsini rahmetle, minnetle ve özlemle anıyoruz!

Datça Aktur Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği YK Adına

YK Başkanı Banu Kızılay

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.