
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜMÜ’zü maalesef ülkemizin yaşadığı amansız
deprem felaketi nedeniyle çok üzüntülü kutlayacağız. Bu vesileyle hayatlarını
kaybeden vatandaşlarımıza Ulu Tanrıdan rahmet; geride kalan, canlarını kaybeden
vatandaşlarımıza başsağlığı ve sabırlar diliyoruz. Hep birlikte dayanışma ve
yardımlaşmayla yaralarımızı saracağımıza inanıyoruz.
Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilip uluslararası boyutta kutlanan biz
kadınların bu günü şüphesiz tek bir günle kısıtlı kalmamalı ve her günümüzü 8 Mart
duyarlılığı içinde yaşamalıyız. Bunu sağlamak, sivil farkındalık yaratmak,
toplumlardaki ayrımcılıkla mücadele edebilmek için tüm kadınların eğitim ışığıyla
aydınlanması ve bu sayede çok donanımlı olması gerekmektedir. Toplumdaki
haklarının farkında olması ve bilinçli bir şekilde de bu haklara sahip çıkması elzemdir.
Ancak bu donanımla Çocuk Gelinlerin, Çocuk İstismarlarının, Kadın Cinayetlerinin
önlenmesi yolunda mücadele edebiliriz. Ancak bu şekilde kadınlarımız; toplumdaki
sosyal, siyasal ve ekonomik başarılarına ulaşabilir.
Ulu Önder Atatürk’ümüzün Cumhuriyet Devrimleri İle bizlere en büyük
armağanlarından biri olan Medeni Kanun (4 Ekim 1926), Türk Kadını’na toplum içinde
‘Birey’ olma hakkı tanımıştır. Böylece kadınlarımız; kültürel, ekonomik, siyasal alanda
söz sahibi olmaya başlamış, hatta çağdaş ülke kadınlarının önüne geçmiştir.
Türk Kadını, çağdaş değerlere ulaşma ve toplumda birey olma yolunda ışık tutan,
engelleri kaldıran, kendisine can damarı olan bu hakkına sıkı sıkıya bağlı kalmalı ve
korumalıdır.
Türk Kadını’nın nerelerden gelip nerelere ulaştığını, neleri kazandığının bir
göstergesidir. Çünkü bu toplum kendini; karanlıktan, yobazlıktan, Orta Çağ’dan
kurtaran adımları Mustafa Kemal Atatürk sayesinde atmıştır. Çünkü O; 18. yy.
‘Aydınlanma Felsefesi’ni içine sindirmiş, hayatın akıl ve bilim doğrultusunda
yaşanacağına inanmış, Milenyum Çağı’nda görüş ve tavsiyeleri geçerliliğinden dünya
çapında hiçbir değer kaybetmemiş bir ‘Devlet Adamı’, bir ‘Ulu Önder’dir.
Toplumu bütünleştiren, asla ayrıştırmayan, hayatın her alanında kadını ve
erkeği bir arada düşünen ve bunun gerekliliğine inanan Atatürk’ümüz, 21 Mart
1923’te Adana’da yaptığı bir konuşmasında: “Daha selametle, daha dürüst olarak
yürüyeceğimiz yol vardır. Büyük Türk Kadınını mesaimizde müşterek kılmak,
hayatımızı onunla birlikte yürütmek Türk Kadınının ilmi, ahlaki, içtimai, iktisadi hayatta
erkek şeriki, refiki, muavin ve destekleyicisi yapmak yoludur.” demiştir.
Ülkemizin cesur kadınları Ata’larından aldıkları güçle başları dimdik yollarına
devam etmişlerdir. Medeni dünyanın kadınlarından önce elde ettikleri kazanımların
hakkını vermişler ve her alanda korkusuzca çalışmışlardır. Sayın Muazzez İlmiye Çığ
tarihe ışık tutan çalışmalarıyla tüm dünyaya bilgilerini aktarmıştır. Sayın Türkan
Saylan, cansiparane çalışmalarıyla ülkemizin tarihinde hak ettiği yerini almıştır. Nice
kardelenleri kendisini minnetle anacaklardır. Her iki değerli çağdaş Türk Kadınıyla
şahsen tanışmış olmaktan da büyük onur duyuyorum.
Tarihimize baktığımız zaman daha nice cesur kadınlarımızın varlığını görürüz.
Bunlar köylüsü-kentlisi vatanı uğruna cephede ve cephe gerisinde erkeğinin yanında
savaşan cesur kadınlarımızdır. Nene Hatunlar, Kara Fatmalar düşmana karşı gösterdikleri mücadele ile efsaneleşen kadınlarımızdır ve onlar gibi daha nice asker
kadınlarımız mevcuttur.
Çağdaş Türk Kadını, elde ettiği haklarından asla vazgeçmeyecektir.
Tarihimizde Padişah 3.Osman Dönemi’nde sadece haftada dört gün koşuluyla dışarı
çıkabildiğini, Padişah 4.Mustafa Dönemi’nde ise sokağa çıkmalarının yasak olduğunu
asla unutmayacaktır!
Atatürk İlkelerine derinden bağlı, çağdaşlığa inanmış ve çizgisinden asla milim
sapmamış bir Türk Kadını olarak, burada sizlerle birlikte olabiliyorsam bunu öncelikle
Ulu Önder Atatürk’ümüze ve vatanı için savaşmış Türk halkına borçluyum.
Hepsini rahmet, minnetle ve özlemle anıyoruz, ruhları şad olsun!
Hepinize, Kadın Duyarlılığı ve Bütünleştiriciliğiyle gönülden sevgiler sunuyoruz!..
Datça Aktur Çevre Koruma ve Geliştirme YK Adına
YK Başkan
Banu Kızılay